Çorlu ve Ergene’de sevilen bir iş insanı olan Yavuz Akpınar, kongrede yaptığı konuşmada birlik ve beraberlik vurgusu yaptı. Konuşmasında, Türk Ocakları’nın tarihine değinen Akpınar, 1911 yılında başlayan bu kutlu hareketin önemine dikkat çekti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle anan Akpınar, Türk Ocakları’na emek veren tüm isimlere teşekkürlerini sundu.
Akpınar, yaptığı konuşmada Türk Ocakları’nın misyonuna ve gelecek hedeflerine vurgu yaparken sözlerine şöyle devam etti: “Günümüzde sivil toplum örgütleri, toplum hayatının vazgeçilmez unsurları arasında yer almaktadır. Bu kuruluşlar, gönüllülük esasına dayanarak sosyal, bilimsel, mesleki veya sportif alanlarda faaliyet gösterirler. Siyasi bir partinin güdümüne girmeden bağımsız şekilde çalışan bu yapılar, toplumun ihtiyaçlarına çözüm üretmek ve ortak amaçlar etrafında insanları bir araya getirmek amacıyla kurulurlar. Türk milletinin tarihine baktığımızda, ahilik ocakları ve vakıflar gibi gönüllü kuruluşların köklü örneklerini görmek mümkündür. Modern anlamda bu tür kuruluşların yurdumuzda Tanzimat’tan sonra yaygınlaştığını söyleyebiliriz.
Bu gönüllü kuruluşlardan biri olan Türk Ocağı, Türk milletini sevmek ve yüceltmek ülküsüyle 25 Mart 1912’de resmen kurulmuş, ancak kuruluş çalışmaları 1911 yılında başlamıştır. Türk Ocağı, sıradan bir dernek olmanın ötesinde, dönemin milliyetçi düşüncelerini somutlaştıran bir gençlik hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Bu oluşumun temelleri, dönemin önemli bir eğitim kurumu olan Askeri Tıbbiye’de atılmıştır.
24 Mayıs 1910 tarihinde, Askeri Tıbbiye’de öğrenim gören 190 öğrenci, yurt ve millet meseleleri üzerine çözüm üretmek amacıyla bir gönüllü kuruluş oluşturma fikrini ortaya atmıştır. Bu öğrenciler, dönemin ünlü Türkçülerine, şairlerine, edebiyatçılarına ve bilim insanlarına mektuplar yazarak destek istemiştir. Bu girişim sonucunda 21 kişilik bir kurucu heyet oluşturulmuş ve Türk Ocağı’nın temelleri atılmıştır.
Türk Ocağı, 111 yıllık geçmişiyle Türkiye’nin en köklü gönüllü kuruluşlarından biri olarak dikkat çeker. Kuruluşundan bu yana Türk milletinin kültürel, sosyal ve milli değerlerini koruma ve yüceltme misyonunu üstlenmiştir. Türk Ocağı’nın başarısı, benzer kuruluşlar için önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Ancak, diğer birçok gönüllü kuruluş gibi, varlığını sürdüremeyen veya etkinliğini kaybeden yapıların da olduğu bir gerçektir. Bu durum, ülkemizin “gönüllü kuruluşlar mezarlığı” olarak nitelendirilmesine yol açmıştır.
Sonuç olarak, Türk Ocağı gibi uzun soluklu gönüllü kuruluşlar, toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilme kabiliyeti ve üyelerinin özverili çalışmaları sayesinde ayakta kalmayı başarmıştır. Bu tür kurumlar, sadece geçmişte değil, günümüzde de toplumsal dayanışmanın ve ortak değerlerin yaşatılmasında önemli bir rol oynamaktadır. “Ne Mutlu Türküm” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Yorum Yazın