CHP Tekirdağ Milletvekili Dr. Candan Yüceer, 13 Kasım 1922’de Tekirdağ’ın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü hakkında Meclis Genel Kurulu’nda söz aldı. Tekirdağ’ın, Türkiye’nin hatta dünyanın en verimli toprakları olmasına rağmen bu toprakların tehdit altında olduğunu dikkat çeken Dr. Yüceer, “Atalarımızın kanı canı pahasına bizlere bıraktığı cennet topraklarımız bugün tehdit altında. Güzelim Istranca Dağlarını madenlerle delik deşik ettiler. Eskiden pırıl pırıl akan, bütün Trakya'mıza hayat veren Ergene bugün can çekişiyor. Birinci sınıf tarım arazisine plastikçiler OSB yatırım bölgesi yapmaya çalışıyorlar. Bizim bu topraklara borcumuz var. Halep oradaysa, arşın burada! Siz inatçıysanız biz Trakyalılar daha inatçıyız. Mücadeleyse mücadele. Trakya'nın doğasını, börtüsünü böceğini, hemşerilerini, ormanlarını sizin rant uğruna heba etmenize izin vermeyeceğiz. Çevremiz, doğamız, insanımız sahipsiz değildir” diye konuştu.
CHP PM Üyesi ve Tekirdağ Milletvekili Dr. Candan Yüceer, Tekirdağ’ın sorunlarını bir kez daha Meclis gündemine taşıdı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gündem dışı söz alarak konuşan Yüceer, “13 Kasım Tekirdağ’ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 99'uncu yıl dönümü. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün yaktığı bağımsızlık ateşini yüreğinde taşıyan kahraman atalarımızın başlattıkları kurtuluş mücadelesi 1 Kasım’da Çorlu, Ergene ve Saray'ımızın, 2 Kasım Muratlı'mızın, 13 Kasım Tekirdağ’ımızın, 14 Kasım Hayrabolu ve Malkara'mızın ve son olarak 17 Kasım da Şarköy'ümüzün kurtuluşuyla zaferle sonuçlanmış ve Tekirdağlı hemşerilerim bağımsızlığına kavuşmuştur. Bu günler, varlığına, birliğine, dirliğine, yurduna, bağımsızlığına kanıyla, canıyla sahip çıkan Tekirdağlıların gurur günleridir. Üstün bir mücadeleyle bu cennet vatanı, bu güzel ilimizi bizlere miras bırakan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere, bütün kahramanlarımızı ve atalarımızı saygıyla, rahmetle ve şükranla yâd ediyorum” dedi.
“TEKİRDAĞIMIZ BENİM İÇİN BİR GÜNEBAKAN GİBİ”
Dr. Yüceer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ayçiçeği tarlalarının, kanola bahçelerinin sarıya boyadığı verimli topraklarıyla, masmavi deniziyle, yaz kış solmayan yeşil ormanlarıyla Saray'dan Şarköy'e şehrimiz bir doğa harikasıdır. Tekirdağ’ımız, benim için, bir günebakan gibi yüzü güneşe dönük, ışıl ışıl bir kent; sıcakkanlı, hoşgörülü, Türkiye'nin her yerinden gelen insanlarıyla çok kültürlü, çok sesli, çoğulcu, demokrat, bir yanıyla da gerçekten üzüm bağı gibi, bereketli.
“TEKİRDAĞ ÜLKE EKONOMİSİNE SUNDUĞU KATKININ KARŞILIĞINI ALAMIYOR”
Tekirdağ şu an kanola ve ayçiçeği üretiminde 1'inci sırada. Ayçiçeği üretiminin yüzde 27'sini, buğdayın yüzde 5'ini Tekirdağ'da üretiyoruz. Gerçekten Tekirdağ benim için huzuru anlatır ama bir yanıyla da yedi gün yirmi dört saat yaşayan, üreten bir şehir. 1 milyon 100 bini aşan nüfusuyla, ulusal uluslararası piyasaya üretim yapan 2 bin 959 firmasıyla, ulaşım imkânlarıyla, doğal tarihi, kültürel zenginlikleriyle bu ülkemizin kültürel ve ekonomik gelişimine de her zaman katkı sunmuş bir il. Tekirdağ üreten bir şehir, evet ama ülke ekonomisine sunduğu katkının karşılığını alamayan da bir şehir. Tüm iller arasında kişi başı ödenen vergide Tekirdağ 7'nci sırada ama maalesef, iş, almaya gelince yani kişi başı merkezî bütçe yatırımlarında 72'nci sırada. Ödediğimiz vergilerin karşılığını alamadığımız gibi maalesef birçok sorunla da karşılaşmış durumdayız, bir başımıza bırakılmış durumundayız.
“GÖZÜNÜ RANT BÜRÜYENLER DÜNYA CENNETİNİ CEHENNEME DÖNÜŞTÜRMEK İSTİYORLAR”
Atalarımızın kanı canı pahasına bizlere bıraktığı, Türkiye'nin, hatta dünyanın en verimli toprakları, cennet topraklarımız bugün tehdit altında. Trakyalılar cennet doğasında topraklarını ekip biçerek huzur içinde yaşamak istiyorlar ama gözünü rant bürüyenler maalesef bu dünya cennetini bir cehenneme dönüştürmek istiyorlar. Güzelim Istranca Dağlarını madenlerle delik deşik ettiler. Taş ocaklarıyla o ormanları çırılçıplak bıraktılar.
“ERGENE KAPKARA AKMAYA, KANSER SAÇMAYA DEVAM EDİYOR”
Bugün Trakya'nın neresine baksanız gerçekten her yerde bir doğa katliamı, her yerde bir ekolojik kıyıma tanık olursunuz. Eskiden pırıl pırıl akan, bütün Trakya'mıza hayat veren Ergene bugün can çekişiyor, 4'üncü derece kirlilik seviyesinde suyu şu an, zehir saçıyor. İlimizde kanser vakaları patlamış durumda. Sözde 2011 yılında dediler ki: ‘Bu kirliliği kontrol altına alacağız. Ergene Havzası Koruma Eylem Planı'yla artık Trakya'da, Ergene'de suyunuzu içeceksiniz, yüzeceksiniz, içinde 22 çeşit balık yetişecek; Haliç'i temizledik, bu, bizim için çocuk oyuncağı.’ Buna en üst makamdan tam on yıl önce söz verildi. Peki, bugün sonuçta ne var? Sonuç burada. Gördüğünüz gibi, Ergene kapkara akmaya, kanser saçmaya devam ediyor ama olan vatandaşlarımıza oluyor. Biz diyoruz ki: ‘Ergene'mizi inşallah, en kısa zamanda temizleyeceğiz.’
“ÇEVREMİZ, DOĞAMIZ, İNSANIMIZ SAHİPSİZ DEĞİLDİR”
Ergene’yi temizlememişken birinci sınıf tarım arazilerinin üzerine, gördüğünüz bölgeye, birinci sınıf tarım arazisine plastikçiler OSB yatırım bölgesi yapmaya çalışıyorlar. Vatandaşlarımız, hemşerilerimiz diyor ki: ‘Vekilim, buğdayımızın üzerine beton dökecekler. Ve daha diğer OSB'ler dolmadan birinci sınıf tarım arazilerine bunun yapılması hukuka, mevzuata aykırı.’ diyor uzmanlar, odalar. Ama biz ne yapıyoruz? Biz gidiyoruz, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı ‘ÇED Olumlu’ raporu veriyor. Halka sormuyor, belediyelere sormuyor, odalara sormuyor ama şunu buradan söyleyeyim; bu bizim çevremiz, bizim doğamız, bizim Trakya'mız. Bizim bu topraklara borcumuz var. Halep oradaysa, arşın burada! Siz inatçıysanız biz Trakyalılar daha inatçıyız. Mücadeleyse mücadele. Trakya'nın doğasını, börtüsünü böceğini, hemşerilerini, ormanlarını sizin rant uğruna heba etmenize izin vermeyeceğiz. Çevremiz, doğamız, insanımız sahipsiz değildir.”
Kaynak: HABER MERKEZİ
Yorum Yazın