Batı Trakya Türklerinin hak arama mücadelesi: ”29 Ocak”
GÜNDEMTÜ Balkan Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu: ”Bu mücadele Türk azınlıkla ilgili temel insan hakları ihlalleri konusunda negatiften olumluya bir değişime sebebiyet verdi. Buna rağmen azınlık hakları ile ilgili konularda birçok sorunun ve hak ihlalinin 2022 itibarıyla 30 yıldır devam ettiğinin altı çizilmesi gerekmektedir”
EDİRNE (AA) CİHAN DEMİRCİ / EMEL SAMPRİ Trakya Üniversitesi (TÜ) Balkan Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu, Batı Trakya Türklerinin 29 Ocak 1988'deki hak arama mücadelesiyle Yunanistan'ın Türklere karşı politikasının bir nebze de olsa değiştiğini söyledi.
Hüseyinoğlu, AA muhabirine, 29 Ocak 1988 tarihinde, ilk kez on binden fazla Batı Trakya Türkünün Gümülcine'de hakları için bir araya geldiğini anımsattı.
Batı Trakyalıların 29 Ocak'ı "milli direniş günü" ilan ettiğini belirten Hüseyinoğlu, "29 Ocak Toplumsal Dayanışma ve Direniş Günü bize şunu gösteriyor. Haklar sadece verilmeyebilir. Bazı durumlarda talep edilir ve alınır. 29 Ocak 1988'de on binden fazla kişinin bir araya gelmesi özellikle 60'lı, 70'li ve 80'li yıllarda bölgedeki Müslüman Türk varlığını tehdit eden temel insan hak ihlallerinin bir kısmının son bulmasına vesile oldu." dedi.
Hüseyinoğlu, Batı Trakyalıların o gün toplanmasında verilen mesajın, "Biz Türk'üz, bizim etnik Türk kimliğimizi kimse reddedemez. Bizim Yunan makamlarından temel beklentimiz on yıllardır ihlal edilmekte olan temel insan ve azınlık haklarımızın artık iade edilmesi ve ikinci sınıf vatandaş muamelesinin artık bir son bulmasıdır. Ne bir eksik, ne bir fazla." mahiyetinde olduğunu ifade etti.
Müslüman Türk halkının topyekun hareket ettiğini vurgulayan Hüseyinoğlu, şöyle devam etti:
"29 Ocak 1988 tarihinde Batı Trakya Türkleri Gümülcine'de hep bir ağızdan benzeri mesajlar vermeseydi, kim bilir, belki de Yunanistan'ın baskı ve sindirme politikaları 1990'lı yıllardan sonra da bir süre devam edebilirdi. Kentlisiyle, köylüsüyle, genciyle, yaşlısıyla, mebusuyla, öğretmeniyle, dernek başkanlarıyla, Dr. Sadık Ahmetleriyle, İbrahim Şerifleriyle, Mehmet Emin Ağalarıyla, İsmail Rodoplularıyla birlikte Müslüman Türk halkı topyekun hareket etti. Bunu yapmaları, Yunanistan'ın azınlığa yönelik daha önce yapmış olduğu bazı hak ihlallerini sonlandırmasına sebep oldu."
29 Ocak 1990 olayları
Doç. Dr. Hüseyinoğlu, 1988'de düzenlenen törenin demokratik şekilde gerçekleştiğini ancak 29 Ocak 1990'daki anma töreninden sonra Türklere ait iş yerlerinin şiddet ve Vandalizm olaylarına maruz kaldığını anlattı.
Yunan fanatik grupların Gümülcine'nin merkezinde yer alan 300 civarı iş yerine zarar verip bazı Müslüman Türk azınlık bireylerini yaraladıklarına dikkati çeken Hüseyinoğlu, şunları kaydetti:
"Hedefleri gayet netti. O gün Gümülcine'de ciddi şiddet olayları yaşandı. 29 Ocak 1990 olaylarının en önemli noktası Türklerin dükkanlarının hedef alınmasıydı. Türkler ve Yunanlıların dükkanları yan yan olmasına rağmen maddi zarar sadece Türklere ait dükkanlarda meydana geldi. Dönemin milletvekili merhum İsmail Rodoplu yaşanan olaylarla ilgili Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz'la yaptığı telefon konuşmasında 'Türk Azınlığın can ve mal güvenliği kalmadı. Akıbeti meçhul karanlık bir geceye giriyoruz. Allah'tan ve sizden başka hiçbir güvencemiz yok' demesi yaşananların kısa bir özeti mahiyetindedir."
1991 sonrası dönemde Yunanistan'ın Türk azınlığına yönelik politikasında bazı değişimlerin yaşandığını dile getiren Hüseyinoğlu, "Bu mücadele Türk azınlıkla ilgili temel insan hakları ihlalleri konusunda negatiften olumluya bir değişime sebebiyet verdi. Buna rağmen azınlık hakları ile ilgili konularda birçok sorunun ve hak ihlalinin 2022 itibarıyla 30 yıldır devam ettiğinin altı çizilmesi gerekmektedir." diye konuştu.
Yunanistan'da 150 bin civarında Batı Trakya Türk'ünün yaşadığına işaret eden Hüseyinoğlu, şunları ifade etti:
"Etnik Türk kimliğinin inkarı, müftülükler, vakıflar, 19. madde mağdurları ve iki dilli azınlık eğitimi alanlarında kronik ve yeni sorunlar hala devam etmektedir. Müslüman Türk azınlığın azınlık şeklinde hayatını devam ettirmesini sağlayan ve çoğunluk içerisinde asimile olmadan entegre olmasına katkı sağlayan bu ve benzeri konularda son 30 yıldır Türk azınlık mensuplarının beklediği yeterli adımların atıldığını hala göremiyoruz."
İlginizi Çekebilir